20. Yüzyılın Başında Osmanlı Devleti
SİYASİ DURUM
Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilali’nin etkilerini 19. yüzyıldan itibaren yoğun bir şekilde hisseden Osmanlı Devleti, hemen her alanda sorunlar yaşamaktaydı. Avrupalı Devletler tarafından desteklenen azınlık isyanları başarıya ulaşmış, bunun sonucunda önemli toprak kayıpları yaşanmıştı. Osmanlı aydınları dağılmayı engellemek için Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık gibi düşünce akımlarını ileri sürdüler.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin çatısı altında Örgütlenen Osmanlı aydınlarının çalışmaları sonunda 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi. 1908'de Bulgaristan'ın bağımsız olması, Bosna Hersek ve Girit'in kaybedilmesi meşrutiyet yönetime duyulan tepkiyi arttırarak eski rejim yanlılarının 31 Mart İsyanı'nı çıkarmalarına yol açtı. İsyan bastırılmasından sonra anayasa değiştirilerek daha demokratik hâle getirildi. Padişahın yetkileri sınırlandırılarak meclisin yetkileri arttırıldı, siyasi partiler kuruldu (İttihat ve Terakki, Hürriyet ve İtilaf Partisi vb.), basın üzerindeki sansür kalktı.
Fransa'nın Cezayir ve Tunus'u, İngiltere’nin Mısır’ı ele geçirmesinden sonra İtalya da Kuzey Afrika'da kalan son Osmanlı toprağı olan Trablusgarp’ı ham madde ve pazar ihtiyacını karşılamak amacıyla işgal etti. Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine Osmanlı Devleti, 15 Ekim 1912'de Ouchy (Uşi) Antlaşması'nı imzalayarak Trablusgarp'ı İtalya’ya bıraktı. Böylece tüm dikkatini Balkanlara çevirdi.
Büyük devletlerin kışkırtmalarıyla Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ birleşerek 12 Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler. Savaşta başarısız olan Osmanlı Devleti; Batı Trakya, Makedonya, Arnavutluk, Ege Adaları gibi önemli yerleri kaybederken Midye-Enez hattının doğusuna çekildi. Balkan Savaşları'nın sonunda yaşanan toprak kayıpları nedeniyle Osmanlıcılık düşünce akımı etkisini yitirdi. Yenilgiden hükümeti sorumlu tutan İttihat ve Terakki Partisi, 23 Ocak 1913’te Bab-ı Alî Baskını ile yönetime el koydu. Osmanlı topraklarını paylaşma konusunda anlaşamayan Balkan devletleri arasında savaş başladı. Bu gelişme üzerine Osmanlı Devleti, Bulgaristan’ın savaş hâlinde olmasından yararlanarak Kırklareli ve Edirne’yi geri aldı. Osmanlı Devleti, kaybettiği saygınlığını biraz olsun yeniden kazandı.
Balkan savaşları sonunda Osmanlı Devleti, Balkan topraklarının büyük bir kısmını kaybetti. Kaybedilen topraklarda kalan Türkler, azınlık durumuna düştü.
SOSYAL DURUM
20. yüzyıl başlarında yaşanan askerî başarısızlıklar, azınlık ayaklanmaları, toprak kayıpları ve ekonomik şartların ağırlaşması gibi gelişmeler; toplumsal barışın bozulmasına ve yönetime duyulan güvenin azalmasına yol açtı. Sınırların daralmasına rağmen kaybedilen topraklardan Müslüman halkın Anadolu’ya göç etmesiyle kalan sınırlar içinde nüfus yoğunluğu arttı. İstanbul, Edirne ve İzmir gibi şehirlerde göçlerle birlikte yaşanan nüfus artışı; konut, beslenme, sağlık, işsizlik ve güvenlik gibi sorunları da beraberinde getirdi. Bütün bu olumsuz gelişmeler sosyal dayanışmanın azalmasına, birlik ve beraberlik anlayışının zayıflamasına ortam hazırladı.
Batılılaşma hareketlerinin her alanda hızlanması; tramvay, otomobil, telefon, telgraf ve havagazı gibi teknolojik imkânlardan yararlanılmaya başlanması yaşam tarzının değişmesine ve kültürel çatışmaların artmasına neden oldu.
EKONOMİK DURUM
Osmanlı Devleti nakit para ihtiyacını karşılamak için 18. yüzyılda iç borçlanma, 19. yüzyılda ise dış borçlanma yoluna gitti. Ancak alınan bu borçlar, üretime yönelik kalkınma girişimleri yerine daha çok savaşları finanse etmek ve ayaklanmaları bastırmak için kullanıldı. Bu süreç, 1875’te mali sistemin iflasına ve 1881 ’de Düyün-u Umumiye Teşkilatı’nın (Genel Borçlar Yönetimi) kurulmasıyla Osmanlı ekonomisinin tamamen dışa bağımlı hâle gelmesine yol açtı.
Sanayileşme alanında geri kalan Osmanlı Devleti’nde ekonomi, tarıma dayalıydı ve bu alanda da makineleşme gerçekleşmemişti. Uzun savaş dönemi ve insan kayıpları, tarım alanında çalışan 18-35 yaş arası erkek nüfusun azalmasına neden oldu. Geleneksel yöntemle yapılan tarım üretimi, bu durumdan olumsuz etkilendi. Kapitülasyonlar nedeniyle de yerli üretici ve tüccarlar, Batı karşısında rekabet gücünü kaybetmişti.
KÜLTÜREL DURUM
19. yüzyılda azınlıkların Osmanlı Devleti'nin denetimi dışında faaliyet gösteren okul sayılarında hızlı bir artış yaşandı. Ayrıca Batılı devletler de kültürlerini yaymak ve siyasi etkilerini arttırmak için Osmanlı topraklarında okullar açmaya başladılar. Bu okullarda, verilen eğitim ve çalışan görevliler, azınlık ayaklanmalarının çıkmasında etkili oldu.
Osmanlı ülkesinde bir yandan medrese eğitimi devam ederken diğer yandan Batı tarzı okulların yaygınlaşması kültürel ikiliklerin meydana gelmesine yol açtı. Batı tarzında eğitim veren okulların artmasıyla müfredatta pozitif bilimlere ve yabancı dillere ayrılan pay arttı.
20. yüzyılın başlarında toplantı yapma, dernek ve parti kurma gibi siyasal hakların kabul edilmesi ve basın üzerindeki sansürün kalkmasıyla beraber kültürel hayat canlandı, yeni gazete ve dergiler basıldı. Kadın yazarlar ve kadın aydınlar, kurdukları dernek ve çıkarttıkları dergilerle kadın hakları konusunda çalışmalar başlattı. Kızlar, yüksek öğrenim görmeye ve meslek sahibi olarak kamu alanında çalışmaya başladı. Mimari, resim, müzik ve tiyatro gibi alanlarda Avrupa etkisi görülen eserler verildi. Arkeoloji ve müzecilik çalışmaları yanında opera ve bale gibi sanat dalları sergilenmeye başlandı.
Yorumlar
Yorum Gönder