Astronot Kıyafetinin Özellikleri

Resim
   Yaşamakta olduğumuz 21. yüzyıl uzay çağı  olarak bilinmektedir. Uzaya fırlatılan uydular , gönderilen astronotlar , keşfedilen  gezegenler bu yüzyılda teknolojinin gelişmesiyle beraber artmıştır. NASA 'nın ;  Mars 'ta su bulunduğu ve yaşanılabilir olduğu açıklamalarından sonra insanların uzay merakı bir hayli artmış durumda.    Binlerce yıl öncelerden beri insanlar uzayla ilgili araştırmalar yapmışlar. Teleskopları icat ederek gezegenleri ve yıldızları daha yakından incelemişler. Bir gün insanoğlunun Dünya 'ya 384.400 km uzaklıktaki Ay 'a ayak basmasının imkansız olduğunu düşünmüş olabilirler. Fakat insanoğlu 55.000.000 km uzaklıktaki Mars 'a araç yollamış ve Mars 'ı oradaymış gibi rahatça gezmiş. Bunlar 2.000   yıl önce yaşamış insanlara göre imkansız olaylar. Ta ki bizim imkansız gördüğümüz uzayda yaşamak gibi.. Belki 2500 lü senelerde insanoğlu tamamen Mars 'a yerleşecek, gösterişli yapılar, yapay okyanuslar, denizler, g...

Şeker Hastalığı

Metabolik denge için kandaki glikoz düzeyinin ortalama 70-110 mg / 100 mL olması gerekir. Şeker hastalığı, insülin hormonunun az salgılanması veya hiç olmaması, durumunda kandaki glikoz düzeyinin normalin üzerinde olması durumudur.

Şeker hastalığının erken belirtileri arasında; çok sık idrara çıkma, çok su içme ve çok acıkma yer alır. Çok sık idrara çıkma durumunda, kandaki aşırı glikozdan dolayı böbreklerden glikoz emilimi olmaz ve glikoz bol miktarda idrarla vücut dışına atılır. İdrarla kaybedilen suya bağlı olarak vücudun su ihtiyacı artar ve birey çok su içerek bu ihtiyacı karşılar. Ayrıca kanda miktarı fazla olan glikoz vücut hücrelerine geçemediği için hücrelerin enerji ihtiyacı artar. Buna bağlı olarak vücuttaki protein ve yağ depoları kullanılır ve bireyde sık sık yemek yeme durumu gözlenir.

Şeker hastalığının başlıca iki tipi vardır. Her iki tipinde de farklı nedenlere bağlı olarak kandaki glikoz miktarı fazladır.

Tip 1 Diyabet

Pankreastan yeterince insülin hormonu salgılanmaz. Otoimmün bir bozukluk olan tip 1 diyabet genellikle genç yaşlarda ortaya çıkar. Kişinin kendi bağışıklık sisteminin, insülin üreten beta hücrelerini tahrip etmesinden kaynaklanır.

İnsülin yetersizliği veya çoğunlukla insülin üretiminin olmaması sonucu glikozun hücre içine girmesini sağlayan reseptörler uyarılmaz ve hücrelere yeterli miktarda glikoz giremez. Bu durumda hücreler enerji ihtiyacını yağ asitlerinden karşılar. Buna bağlı olarak keton cisimcikleri ve asetoasetat adı verilen atık maddeler oluşur ve kana verilir. Kanda miktarı artan bu asitli maddeler kanın pH'sını düşürmeye başlar ve homeostasi bozulur. Ayrıca kanda lipitli bileşiklerin ve kolesterolün yükselmesi damarların daralmasına, yüksek tansiyona ve kalp problemlerine yol açar.

Şeker hastalarında gözlerde katarakt oluşumu, böbrek rahatsızlıkları, ayak parmaklarında kangren oluşumu sıklıkla gözlenir. Ayrıca hücrelerde protein yıkımının artmasına bağlı olarak bağışıklık sistemi ile ilgili problemler de ortaya çıkar. Tip 1 diyabet hastalarına dışarıdan insülin hormonu enjekte edilmesi gerekir.

Tip 2 Diyabet

Pankreastan salgılanan insülin hormonunun hedef hücrelerde etkili olamamasından kaynaklanır. Bu duruma, hedef hücrelerdeki insülinin bağlanacağı reseptör sayısının azalması ya da reseptörlerin yapısının bozulması neden olur. Tip 2 diyabette, hedef hücreler kandan glikozu alamadıkları için kandaki glikoz düzeyi sürekli yüksek kalır. Genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkan bu hastalık aşırı kilolu, hareketsiz ve genetik yatkınlığı olan kişilerde daha sıklıkla gözlenir. Tip 2 diyabet, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz ile kontrol altına alınabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Darkorbit Uridium Kasma Taktiği

Astronot Kıyafetinin Özellikleri

Fosforilasyon Çeşitleri